Trafik Kazansından Kaynaklanan Tazminat Davaları
Genel Olarak
Trafik kazalarından doğan tazminat davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, olayın gerçekleştiği (KTK 110. Md) veya davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir (HMK 6. m.). Sigortacının sorumluluğunun söz konusu olduğu hallerde
sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde de dava açılabilir (KTK 110.m.).
Araştırılması Gereken Hususlar ve Deliller
Kanun, motorlu araçların işletilmesinde, sorumluluğun öznesi olarak “ işleten” kavramını benimsemiştir. Bu nedenle motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan işletenin sorumluluğu söz konusudur. Bir kimsenin araç işleteni olup olmadığının belirlenmesinde trafik kütüğü ruhsatnamesi veya benzeri nitelikteki belgelerdeki bilgiler kesin ölçü olamaz; trafik sicilinde araç sahibi olarak görünenden başka bir kişide işleten olabilir. Aracın maliki çoğunlukla gerçek işletendir. Kural olarak trafik sicilinde adına motorlu araç kayıtlı olan kişi “araç sahibidir.” Araç işleteninin belirlenmesi, doğru dava açılmasının ön koşullarından biridir. Motorlu araçların yalnız, işletence kullanılacağı düşünülemez; kanun, bu olgudan hareketle, işletenin sorumluluğunda meydana gelebilecek duraksamaları önleyecek özel bir kural öngörmüştür. İşleten, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur ( KTK 85/4).
İşleten olmayan sürücünün, aracın işletme tehlikesine katkıda bulunan kişi olarak, zararlardan sorumluluğu söz konusu olabilir. Sorumluluğu genel hükümlere göre belirlenir ve kusuru varsa sorumlu olur. Sürücünün sorumluluğu işletenin sorumluluğuna göre daha hafif niteliktedir. Sürücünün sorumluluğunda zarar ve illiyet bağı unsurları da aranır; ancak kusur kurucu unsurdur.
Motorlu aracın teknik bozukluğu (lastik patlaması vb) nedeniyle üçüncü kişilere verdiği zararlardan işleten kusursuz sorumluluk kurallarınca sorumlu olurken, sürücünün kusur sayılabilecek bir özensizliği ve hukuken kınanacak bir davranışının bulunması gerekir.
Kusur, yalnız aracın karayolunda kullanılması ile ilgili davranış kurallarında değil gerektiğinde bakım ve denetimle ilgili durumlarda da söz konusu olabilir. Aşınmış lastiklerle yola çıkan sürücü, lastik patlamasından meydana gelen zararlardan da kusuru nedeniyle sorumlu olmalıdır.
Motorlu araç işletilmesi, tehlike olasılığı yüksek bir çalışma alanıdır. İşleten olmasa da sürücüden, en azından, orta düzeyde bir olağan sürücünün göstereceği özen beklenmelidir. Ancak profesyonel sürücülerden bu bağlamda beklenen özen daha da üst düzeydedir. Sürücünün sorumluluğunun kapsamı kusur derecesi ile sınırlıdır. Ancak, zarar görene karşı diğer sorumlularla birlikte zararın tamamından müteselsilen sorumlu olacağı da unutulmamalıdır.
Trafik kazası sonucu bir şeyin tahribi, kaybedilmesi, hasara uğratılması nedeniyle meydana gelen zararlar mala ilişkindir. Bu zarar motorlu araç olabileceği gibi, araçta taşınan eşyalarda veya aracın çarpması sonucu başka bir şey de olabilir.
Kaza nedeniyle aracın veya malın tahribinden doğan zarar; fiili zarar veya yoksun kalınan kar olarak ikiye ayrılır:
Fili zarar; hasarın onarımı için gereken bedel ve tahrip edilen otobüs, otomobil gibi aynı nitelikte bir aracı sağlamak, satın almak için ödenecek para ile bunları temin için yapılan seyahat, gezi ve araştırma masraflarını kapsar. Ayrıca, tahrip olan araç veya mal kullanılmış, eski bir araç ya da mal ise değer farkı göz önünde tutulur. Ticari işte kullanılan aracın bu sürede çalışamadığı için başka bir araç kiralanması nedeniyle fazladan harcanan miktarda fiili zararın bir türüdür.
Yoksun kalınan kâr; tahrip edilen araç ya da malın, gelir sağlayan bir iş veya meslekte kullanılması durumunda söz konusudur. Örneğin zarar gören nakliye kamyonunun, ticari taksinin, bu sürede çalışmaması nedeniyle ayni işi görmek için harcanacak giderde bu kapsamdadır.
Maddi zararlar Karayolları Trafik Kanunu kapsamında işletenin sorumluluğu hükümlerine bağlı tutulmuştur. Karayolları Trafik Kanunu kapsamındaki maddi zararlar kanunda; “ bir kimsenin ölümü veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına” ilişkinin zararları olarak açıklanmıştır. Buna göre, Karayolları Trafik Kanunu kapsamındaki zararlar, kişiye ve şeye (eşyaya) ilişkin zararlar olarak açıklanmıştır. Zarar gören kimseler, aracın işleteni, sürücüsü veya işletmeyle ilgili diğer yardımcı kişiler olabileceği gibi yaya veya araçtaki yolcular da olabilir. Yine, zarar gören şeyler ise, aracın çarptığı evin veya dükkanın kapısı, sıfır iç duvarı, içindeki eşya olabilir.
Zarar, trafik kazasından doğmalıdır. Bu şart gerek Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/İİ maddesindeki “… bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı” şeklindeki ifadede, gerekse doktrinde kaynağını bulmaktadır.
Kaza, kara yolunda veya dolaylı olarak karayolu gibi kabul edilen yerlerde gerçekleşmelidir. Bu şart gerçekleşmediğinde olaya 2918 sayılı kanun değil, Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin genel hükümleri veya Ticaret Kanunu ile ilgili diğer kanun hükümleri uygulanacaktır.
Kazaya hareket halindeki bir veya daha çok aracın yol açması gerekir. Zarar verici olayın trafik kazası sayılabilmesi için, olayda en azından hareket halinde bir araç bulunmalıdır.
İşletilme halinde olmayan bir aracın trafik kazasına karışabilmesi için de, ona hareket halindeki motorlu bir aracın çarpması gereklidir. Kazaya katılan araç sayısına göre kazalar; tek araba kazaları pek çok birimli trafik kazaları olarak ikiye ayrılmaktadır.
Olay sonucu kişiye veya eşyaya ilişkin bir zarar doğmalıdır.
Kaza ve zarara toprak üzerinde hareket eden motorlu bir aracın neden olması gerekmektedir.
Motorlu aracın işletilmesi veya işletilme halinde olmayan bir aracın sebep olduğu kazada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru ya da araçtaki bozukluk veya kazadan sonraki yardım fiili, gerçekleşen zararın uygun sebebi, meydana gelen zararda bu sebeplerin uygun sonucu olmalıdır. Trafik kazası sonucu gerçekleşen zararla, aracın işletilmesi veya kanunun öngördüğü diğer olaylar, yani işletenin veya adamlarının kusuru ya da araçtaki bozukluk veya yardım fiili, birbirinin uygun sebep ve sonucu değilse, somut olayda sorumluluğu kuran illiyet bağı mevcut olmadığından, işletenin sorumluluğu da doğmaz.
Kaza ile zarar arasındaki illiyet bağının bulunduğu bilirkişi raporu ile belirlenebilir.
Karayolları Trafik Kanunu 85/1.maddesine göre sorumluluğun söz konusu olabilmesi için öncelikle motorlu aracın işletilmesi gereklidir. Zira bu hüküm ile işletme halindeki araçların sorumluluğu düzenlenmektedir. Bunlara göre KTK 85/1. Maddesi gereğince hukuki sorumluluğun varlığı için mahkemece aranması gereken şartlar;
Bir “zarar” mevcut olmalıdır. Buradaki zarar kişiye veya eşyaya ilişkin bir zarardır.
Zarar, ‘’trafik kazasından’’ doğmalıdır.
Kaza ve zarara “ motorlu bir araç” neden olmalıdır.
Kaza ve zarar ile motorlu araç arasında “ uygun illiyet bağı” bulunmalıdır.
Kaza motorlu aracın “ işletilmesi” sırasında meydana gelmelidir.
İşleten, KTK. 86. maddeden yararlanamamalıdır.
şeklinde özetlenebilir.
Av. Samet SAYAN
İrtibat: (0262) 643 45 33, (0544) 604 54 76
Adres: Hacıhalil Mah. Atatürk Cad.No:13,D:11, Gebze/KOCAELİ
T.C. ADALET BAKANLIĞI -İç Denetim Birimi Başkanlığı -HUKUK REHBERİ-ANKARA-2013
